Hikayemiz
Toprak bir kort, zeytin ağaçları ve Ege Denizi arasına gizlenmiş. İşte her şey burada başladı. Bodrum’a taşındığımızda, tenisin hayatımızı bu kadar değiştireceğini tahmin etmiyorduk; ta ki yedi yaşındaki kızımız Ela ilk raketini eline alana kadar.
Ela antrenmanlarına devam ederken, bizim de içimizde saklı olan bir tutku canlandı. Ela’nın defterine tenis kıyafetleri çizdiğini fark ettik. Bunlar hayal gücüyle dolu tasarımlardı. Çizimleri önce sohbetlerimize misafir oldu, sonra da sabahlara kadar çay eşliğinde süren tasarım seanslarımıza dönüştü.
Fark ettik ki, tenis kıyafetlerinde alışılmışın dışında bir şey arayanlar istediklerini bulamıyordu. Evet, büyük markalar performans giyime, lüks etiketler ise elit kulüp stilini yansıtmaya odaklanmıştı. Ama biz, geleneksel tenis kıyafetlerinin sınırlarını zorlayan ve kendi tarzını yaratmak isteyenler için tasarlamak istiyorduk.
Böylece, Ela’nın tasarımlarına hayat vermek için tasarım geçmişimizi de kullanarak, mütevazı bir girişim olarak evimizden yola çıktık. Yakında özel tasarım ve hazır giyim ürünlerine de genişleyecek olan ilk koleksiyonumuz, tenis mirasını karşı kültür öğeleri ile birleştiriyor. Wimbledon ve Roland Garros’un gelenekleri, sörf, punk ve sokak kültürünün cüretkâr enerjisiyle yeniden yorumladık.
Amacımız şampiyonluk maçınıza sizi hazırlamak değil. Maçtan sonra giyeceğiniz; tenise olan sevginizi ve kalıplara uymayan ruhunuzu yansıtan parçalar yaratıyoruz. Kusursuz bir backhand’in yanı sıra kusurlu üç akorlu bir riff’i de takdir eden oyuncular için. Oyunun mirasına saygı duyarken kendi yolunu çizen herkes için.
Deniz meltemleri ve baseline rallileri arasında doğan bu mütevazı girişim, tenise ve onun hepimizde uyandırdığı yaratıcı ruha bir aşk mektubu.